Avukat Dilay Şen Doğan
Avukat
Dilay Şen Doğan
Bedensel Bütünlüğün İhlalinde
MANEVİ TAZMİNAT
Manevi zarar, bir kişinin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Kişilik değerleri; hayat, vücut bütünlüğü, sağlık, özgürlük, isim, resim, şeref gibi değerden oluşur. Vücut bütünlüğü, kişilik hakkının içinde yer alan kişisel değerlerden biri olup kişinin sahip olduğu bu hak hem uluslararası düzeyde hem de ulusal hukukta koruma altına alınmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 5. Madde “ Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da onu kırıcı davranış ve ceza uygulanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Benzer düzenlemeler uluslararası düzeyde yer alan çeşitli sözleşmelerde de yer almaktadır.
Vücut bütünlüğü kavramı ulusal düzeyde de başta Anayasa olmak üzere çeşitli kanunlarla koruma altına alınmıştır. Kişilik değerleri öncelikle üst norm olan Anayasa’nın 5,12, 17, 20 ve 26. Maddeleriyle korunmaktadır. Şöyle ki; Anayasa madde 17 şu şekilde kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını şu düzenlemeyle koruma altına almıştır.
I. Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı
MADDE 17. – Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.
Anayasa’nın dışında TCK’da kişiliğe ve vücut bütünlüğüne karşı yapılacak saldırıların suç teşkil edeceği açıkça düzenlenmiştir.
Bunların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “ Manevi Tazminat” başlığını taşıyan 56. Maddesinde bedensel bütünlüğün zedelenmesi ve ölüm halinde manevi tazminat talebini düzenleyen genel bir hüküm niteliğindedir.
MADDE 56 : Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Öncelikle zarar kavramından bahsedecek olursak; Zarar kavramının objektif ve sübjektif olmak üzere iki tanımı vardır. Subjektif manevi zarar görüşü; manevi zararın bir duygu zararı olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Yani kişilik hakkının ihlal edilmesi halinde meydana gelen acı, keder, üzüntünün artması; yaşama sevincinin azalmasıdır. Bu fikre göre zarar görenin temyiz gücüne sahip olması ve gerçek kişi olması gerekmektedir. Objektif görüşe göre ise manevi zarar kişinin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilmedir. Dolayısıyla fiziksel ve ruhsal acılardan bağımsız olarak manevi zararı meydana getirir. Yani sübjektif görüşün tersine burada tüzel kişiler, temyiz gücüne sahip olmayan gerçek kişiler de manevi tazminat talep edebilir.
İsviçre Federal Mahkemesinin 23/09/2004 tarihli bir kararında manevi tazminata karar verilebilmesi için şu şekilde bir tanım ortaya koymuştur;“ Manevi tazminata hükmedilebilmesi için mağdurun hukuka aykırı olan, illiyet bağı bulunan, zarar verene yüklenebilen bir manevi zarara katlanmış olması gerekmektedir.”